30 Özellikli Kuran Furkan Kuran Külliyatı

Ürün stokta bulunmamaktadır.
Hızlı Gönderi
Güvenli Alışveriş
İade ve Değişim

30 Özellikli Kuran Furkan Kuran Külliyatı


En Kolay Okunan Arapça Hat
Geleneksel Türk hat sanatının Bilgisayar ortamında en mükemmel hale getirilerek hazırlanmış, okunuşu en kolay Bilgisayar hattı…


Türkçe Transkript (Okuyuş)
Arapça Kelimenin altına Türkçe okuyuşlarının yazılması ile artık harfleri ve Tecvid Kaidelerini karıştırmayacaksınız.

 
Satır Arası Kelime Meali
Kur’an’ın mesajına uygun en iyi şekilde anlamanız için Her Arapça kelimenin altında o kelimeye karşılık gelen satır arası kelime meali…

Renklendirilmiş Tecvid Kaideleri
Tüm tecvid kaideleri değişik renklerde renklendirilerek Kur’an-ı Kerim’i anlamına uygun en doğru biçimde okuyabilirsiniz. Medler, İdğam, İzhar, İhfa, İklab, Kalkale, Kalın okunan harfler gibi tüm tecvid kaideleri Arapça harflerde ve Türkçe okunuşlarda özel renklerle kodlanarak Kur’an-ı Kerim’in doğru

okunmasında sizin en büyük yardımcınız olacak.

 
Elmalılı M. Hamdi Yazır Meali
Prof. Dr. Mustafa Özel’in; Elmalılı Hamdi Yazır’ın günümüz Türkçesiyle en mükemmel şekilde sadeleştirdiği meali…

 Sesli Kur’an
Akıllı telefonlarınıza ücretsiz olarak indirebileceğiniz “Sesli Kuran” uygulaması sayesinde Kur’an’ın, farklı hafızlardan arapçasını ya da mealini dinleyebilirsiniz.

 
Tecvid Renk Tablosu
Bu Kur’an’a özel olarak renklendirilen tecvid kaidelerinin renk kodlarını gösterir.
 

Celaleyn Tefsiri
Müfessiri Celalüddin el Mahalli ve Celaluddin es-Suyuti’dir. 3 cilttir. Sağlam yayınlarından çıkmıştır. Garib kelimelerin manaları gösterilmiş kıraat farklılıklarına dikkat çekilmiş Sadece imam-ı Şafii’ye ait fıkhi fetvalara yer verilmiştir. Tefsirin kaynakları olarak kendinden önce yazılmış tefsirler ve hadis kitapları sayılabilir. Zemahşeri, Taberi, Razi, Beyzâvî, Ebu Hayyan tefsirleri ile Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Hâkim hadis mecmuaları bunların başında gelir. Celâleyn Tefsiri, muhtasar bir dirayet tefsiri özelliğini taşır. Özellikle müteşabih ayetler, müfessirlerce tevil edilmiştir. Hatta bu yorumlardan bir kısmı, selefi yoruma aykırı olmakla eleştirilmiştir.

 

İbn-i Kesir Tefsiri
İbn Kesîr, tefsirin en güzel yolu olan Kur’an’ı Kur’an ile tefsir etme yolunu tercih etmiş, buna ayrı bir önem vermiştir. Bir ayet veya ayet topluluğunu verdikten sonra bunları zâhirî mana açısından basit ve anlaşılır ifadelerle kendisi izah eder. Bundan sonra öncelikle bu ayetleri tefsir eden diğer ayetleri

zikredip bunlar arasındaki münasebete işaret eder. Daha sonra Hz. Peygamber (asm)’den, sahabe ve tabiunun ileri gelenlerinden nakillerde bulunur, bir ayetin tefsiri hakkındaki değişik görüşleri zikrederek bunları değerlendirir, aralarında tercihler yapar. Rivayetleri senetleri ile birlikte sahih olanları ile illetli veya zayıf olanlarını ayırdeder. İbn Kesir bu tefsirinde İbn Cerîr et-Taberî (ö. 310/923). İbn Ebî Hâtim (ö. 327/938), İbn Atıyye (ö. 541/ 1147) gibi kendisinden önceki birçok müfessirin tefsirlerinden, hadis sahasında da Ahmed ibn Hanbel’in Müsned’inden çokça nakillerde

bulunur. Ancak Taberi’nin tefsirinde rastlanan zayıf rivayetler İbn Kesir’de yer almaz.

İbn Kesîr’in tefsirinin rivayet tefsirleri içinde mümtaz bir mevkide olmasını sağlayan en önemli özelliklerinden biri de onun, birçok tefsirin aldıkları isrâiliyyat konusundaki hassasiyetidir.

İsrailiyyata sırf tenkidini yapmak ve bu haberlerin kaynaklarını belirtmek, sonra da Müslümanları bu tür rivayetlerden koruyup sakındırmak için eserine dercetmiştir.

Türkçeye “Hadislerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri” adıyla yapılan tercümesi de İstanbul’da neşredilmiştir.
 

Taberi Tefsiri
Orijinal ismi Câmi’ul Beyân fi Tefsir’il Kur’ân’dir. Müfessiri İmam İbn Cerir et Taberi’dir. 6 cilttir. Hikmet neşriyattan çıkmıştır. Rivayet tefsiri olarak tanımlanabilir. İstifade edilmesi gereken bir çalışmadır. Bu eser ilk Kur’an tefsiri olarak kabul edilmiş, daha sonra yazılan pek çok tefsire de kaynak olmuştur. Bir rivayet tefsiri olan eser, İbn Abbas, Said bin Cüneyt, Mücahid, Katade, Hasan Basri, İkrime ve Dehhak gibi sahabe ve tabiinden gelen rivayetlerle oluşturulmuştur.

 

Risale-i Nur Tefsiri
Risale-i Nur, yaygın bir şekilde, “çağdaş bir tefsir” olarak tarif edile gelmiştir. Doğrudan doğruya Kur’ân’a dayanması ve bilhassa imana dair bir kısım âyet-i kerimeleri geniş şekilde açıklaması sebebiyle, bu tarif bir hakikati aksettirmektedir.

Ancak, gerek tertip itibarıyla, gerekse açıklama tarzıyla Risale-i Nur, alışılagelen tefsirlerden ayrıldığı gibi, Külliyatın bazı parçaları (On Dokuzuncu Mektup, Yirmi Dokuzuncu Lem’a, On Dokuzuncu Söz, umumiyetle lâhikalar ve müdafaalar gibi) daha başka ilim dalları içinde mütalâa edilebilecek

eserleri teşkil etmektedir. Meselâ; İşârâtü’l-İ’câz ile Sünuhat’ın aynı tasnif içine girecek eserler olmadığı, ilk bakışta kolayca anlaşılacaktır. Risale-i Nur’un en az tefsir kadar önem taşıyan bir diğer cephesi, kelâm ilmiyle ilgilidir. Belki de Külliyat’ın ekseriyetini kelâm ilmi içinde mütalâa etmek daha doğru olacaktır. Başta lâhikalar olmak üzere geri kalan bölümlerde ise, hizmet metotları ile ilgili bahisler önemli bir ağırlık teşkil etmektedir.

Kelâm tarihi ve klâsik kelâm eserleri ile mukayese edildiğinde, Risale-i Nur’un bu sahada yepyeni bir tarz geliştirdiğini, hattâ bir çığır açmış olduğunu görmek hiç de zor olmayacaktır. Zaten Risale-i Nur Müellifi, eserlerinin çeşitli yerlerinde bu hususu açıkça dile getirmektedir. Risale-i Nur, her asırda milyonlarca insanın rehberi olan mukaddes kitabımız Kur’ân’ın hakikatlerini, subjektif nazariye ve mütâlaalardan uzak olarak, rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip insaniyetin istifadesine arz edilen bir külliyattır. Risale-i Nur, Kur’ân âyetlerinin nurlu bir tefsiridir. Baştan başa İman ve tevhid hakikatlarıyla müberhendir. En avamdan en havassa kadar, her sınıf halkın anlayışına göre hazırlanmış ve müsbet ilimlerle mücehhezdir.

Risale-i Nur, asrın ihtiyaçlarına tam cevab verir. Aklı ve kalbi tatmin eder. Vesveseli şübhecileri ikna eder. Hattâ en inatçı filozofları dahi teslime mecbur eder. Risale-i Nur, akla gelen bütün istifhamları bertaraf eder. Zerrelerden güneşlere kadar İman mertebelerini açıklar. Vahdâniyet-i İlâhiyeyi ve nübüvvetin hakikatini ispat eder.

Risale-i Nur, yer ve göklerin tabakalarından, melâike ve ruh bahsinden, zamanın hakikatinden, haşir ve âhiretin vukuundan, cennet ve cehennemin varlığından, ölümün mâhiyetinden; ebedî saadet ve şekavetin kaynağına kadar, akla gelebilecek bütün imanî meseleleri en kat’î delillerle aklen, ilmen ve mantıken ispat eder… Pozitif ilimleri teşvik eder. Kesin delillerle aklı ve kalbi ikna eder ve merakları izale eder.

 
Siret-un Nebevi
Siyer, sözlükte “tavır, hareket, hayat tarzı, vaziyet, hal, ahlak” anlamlarına gelmektedir. Zaman içinde sadece Hz. Peygamber’in hayatı anlamında kullanılarak, bu amaçla yazılan eserlere isim olmuştur. Müslümanlar arasında Hz. Muhammed (sav)’in hayatını bütün yönleriyle tespit etmek ihtiyacı, İslam’ın çok erken dönemlerinde ortaya çıkmıştır.

Türkçe ilk siyer, Erzurumlu Kadı Mustafa Darîr tarafından 790/1388 yılında Mısır’da yazılmıştır. Sîretü’n-Nebî, Türk tarihi açısından bunalımlı bir dönem olan XIV. asırda kaleme alındı, Türk insanını manevi açıdan desteklemek gibi yüce bir gayeye hizmet etmiş ve Peygamber sevgisi etrafında birleştirmeyi hedeflemiştir.

Sîretü’n-Nebî, yazıldığı dönemdeki Türkçe’nin durumunu göstermesi bakımından Türk dili ve edebiyatı ile edebiyat sosyolojisi; yazıldığı dönemin toplumsal duyarlılıklarını göstermesi bakımından da sosyal tarih çalışmaları açısından önemli bir kaynaktır.

Sîretü’n-Nebî, günümüz insanının istifadesine sunulmuş; iki ayrı yazar tarafından farklı nüshalar esas alınmak suretiyle sadeleştirilerek tekrar yayımlanmıştır. (M. Faruk Gürtunca, Kitab-ı Siyer-i Nebi, Peygamber Efendimizin Hayatı, I-III, Ülkü Yayınevi, İstanbul 1963. Darîr, Erzurumlu Mustafa Darîr Efendi, Siyer-i Nebi, (Yayına Hazırlayan:

Selman Yılmaz), I-II, Darulhadis Yayınları, İstanbul 2004.).

 

Riyazus Salihin
İmâm Nevevî’nin Riyâzü’s-sâlihîn’i necip milletimizin din kültüründe öncelikli yeri olan hadis kitablarının başında gelir. Zira Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi’nden sonra, merhum Hasan Hüsnü Erdem ve Kıvâmüddin Burslan tarafından

dilimize tercüme edilerek Diyânet İşleri Başkanlığı’nca yayımlanan ikinci hadis kitabı Riyâzü’s-sâlihîn olmuştur. Uzun yıllar bu tercüme vâsıtasıyla kendisinden istifâde edilen eser, gördüğü rağbet sebebiyle son senelerde birkaç tercümeye veDelîlü’l-fâlihîn adındaki şerhinden yapılan tercüme bilgilere dayanan kısa bir şerh çalışmasına kavuşmuş bulunmaktadır. Zengin muhtevâsı ve mükemmel tertibi ile dikkat çeken bu değerli eser, diğer İslâm ülkelerinde daha ziyâde kelimelerinin açıklanması tarzındaki ilmî neşirlerle daima güncelliğini korumuştur. İslâm ülkelerinin pek çoğunda, çeşitli seviyedeki dinî öğretim kurumlarının ders programlarında okunmasının yanında bilhassa vaaz ve irşad faaliyetlerinin de vazgeçilmez el kitabı hüviyetiyle geniş bir kullanım alanına sahip olmuştur.

 

Haddis-i Şerif
Seçilen konu ile ilgili sahih hadisleri anlatır.

 

Hadis-i Kudsi
Madva yayınları tarafından yayınlanan Kudsî Hadisler Mecmuası Buhari, Müslim, İbni Mace, Ebu Davud Tirmizi, Nesai ve Muvatta’dan toplanan kudsî hadislerdir. “Daru’l-Kütübi’lÜmiyye” tarafından bir heyete hazırlattırılıp 400 tane numaralı hadis içermektedir. İki cilt halinde neşredilmiştir.

Bilindiği üzere Kudsî Hadisler, İslam şeriatının ikinci kaynağıdır.

Manası Allah Celle Şanuhu’dan olup lafzı Hazreti Peygamberimiz efendimize aittir. Bu itibarla da Kur’an-ı Kerîm’den sonra, Hadis-i Şeriflerden de bir önce gelen serî delillerdendir ki, diğer Hadisler (Hadis-i Nebevi) Kudsî Hadislerden sonra zikredilir. Bazı hadislerin kudsî olarak adlandırılmasının sebebi ise, bu hadislerin anlamlarının yalnız Allah-ü Teala’ya nisbet edilmesi dolayısıyladır. et-Tarifât’ta yazıldığına göre’Hadis-i Kudsî’: ‘Yüce Allah’ın Peygamber Aleyhisselâm’a ilham ile veya uykuda manasını bildirdiği hadistir. Resulullah Aleyhisselâm’da bu manayı, kendi sözü ile ifade etmiştir. Kur’an-ı Kerim daha ulvî bir makama sahiptir, çünkü onun lafzı da vahy ile bildirilmiştir,

yani Allah-ü Teala katından indirilmiştir.

Bu, Yüce Kur’an’dan farklı bir özellik arz etmektedir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’in indirilmesi Ruhu‘l-Emîn olan Cebrail vasıtasıyla olmuştur. Ayrıca lafzı da lehv-i mahfuz’daki lafzı ile kayıtlıdır.

İnsanlara aktarılması kesinlikle tevatür ile (kalabalık topluluklar vasıtasıyla ve her türlü şüpheden korunarak) olmuştur. Bu tevatür her dönem ve her anda gerçekleşmiştir. Bahsedilen tüm Kudsi hadislerin kaynağı aşağıdaki hadis kitaplarıdır:

Muhaddislerin Önderi, Muhammedu’bnu İsmail el- Buharinin sahih’i,
Ebu’l-Huseyn Muslimu’bnu’l-Haccac el-Kuşeyrim en-Neysa-bûrî’nin Sahih’î,
Ebu İsa et-Tirmizî’nin Camii,
İmam Ebu Davud es-Sicistânî’nin Sünen’i,
İmam Ebu Abdirrahman Ahmedu’bnu Şu’ayb en-Nesâî’nin sünen’i,
İmam İbnu Mace el-Kazvîninin Sünen’i,
İmam Malik’in Muvatta’ı16. Tezkiyetun Nefs
Büyük Selçuklu Devleti devrinin İslam âlimi, filozofu, mutasavvıfı ve müderrisi. Fars asıllı olduğu sanılan Gazzâlî’nin bir eseridir. Nefsin tezkiyesi iki ayrı mânâya geliyor: Birincisi nefsini temize çıkarmak, ona toz kondurmamak, kusurlarını örtmek, hatta elinden gelirse bunları faziletmiş gibi göstermektir. Bir de: “Muhakkak, nefsini temizleyen kurtuluşa erdi.” (Şems, 91/9) âyetinde teşvik edilen nefis tezkiyesi vardır.

Âlimlerimiz bunu, nefsin kötülüklerden arıtılması, yâni iman etmekle şirkten, takva ile günahlardan temizlenmesi ve salih amellerle de bu temizliğinin artırılması şeklinde izah buyururlar.

 

Kur’an Tedavileri
Hz. Muhammed(sav)’in sünneti ve Kur’an ile çeşitli hastalıkların tedavileri için reçete mahiyetinde açıklamalardır.

 

Peygamber Duası
Yaradılıştan bugüne, insanlık tarihinin en mükemmel ve en üstünleri olan, insanlığı sonsuz mutluluğa ve yaradılış gayesine çağıran, tarihin en şerefli sayfalarına isimlerini yazdırmış peygamberler tanıtılmakta ve hayat hikayeleri verilmektedir.

Ferdî ve sosyal hayatta Allah Teâlâ’nın iradesi istikametinde hayat sürmenin mukaddes mücadelesini veren peygamberlerden her biri, küfür ehlinin düşmanlığıyla karşılaşmışlardı.

İnkârcılar, her peygamberin karşısına dikilmişler, içine dalmış oldukları sapık inançlar ve ahlâksızlık adına onlara düşman kesilmişlerdi. Ancak peygamberler, kendilerine yapılan her türlü kötülüklere rağmen, Allah’ın kendilerine vermiş olduğu bu önemli görevi yerine getirmek için insan üstü gayret sarf etmişler, iman eden mü’minleriyle birlikte inançları uğrunda her türlü sıkıntıya  atlanabileceklerini, gerektiğinde canları dâhil her şeylerini feda edebileceklerini göstermişlerdi.

 

Esbab-ı Nuzul
Esbâb-ı nüzûl, Tefsir ilminin âyet veya sûrelerin iniş sebeplerini araştıran ilim dalıdır. “Nüzûl sebepleri” anlamına gelen bu tabir, Hz. Peygamber’in (asm) risâlet döneminde vuku bulan ve Kur’an’ın bir veya birkaç âyetinin yahut bir sûresinin inmesine yol açan olayı, durumu ya da soruyu ifade etmek üzere kullanılır. Esbâb-ı nüzûl (esbâbü’n-nüzûl) sadece âyetlerle ilgili bir tabir olup Resûl-i Ekrem’in herhangi bir konuya dair açıklama yapmasına veya bir davranışta bulunmasına vesile olan özel sebeplere ise esbâbü vürûdi’l-hadîs denilmiştir.

Her şeyden önce esbâb-ı nüzûl tamamen rivayetle alâkalı bir disiplin olduğundan, hadis usulünde hadislerin sıhhati için aranan genel şartlar bu konuda da geçerlidir. Zira herhangi bir âyetin nüzûl sebebi, âyetin iniş hadisesine şahit olmuş ve buna sebep olan durumu tesbit etmiş bir veya bir kaç

sahâbînin rivayetiyle bilinebilir.

Kur’ân-ı Kerîm’in bütün âyetleri muayyen ve müşahhas sebeplere bağlı olarak inmemiştir. Âlimler sadece 500 kadar âyetin bu şekilde iniş sebeplerinin bulunduğunu tesbit etmişlerdir. İbn Teymiyye, bunların dışında kalan ve önemli bir kısmı geçmiş peygamberlerin kıssaları ile âhirete dair haberlerden oluşan çok sayıdaki âyetin iniş sebeplerini herhangi bir dış olayda değil doğrudan doğruya bu âyetlerin kendi muhteva ve mânalarında aramak gerektiğini belirtir. (Mukaddime

fî ukûli’t-tefsîr, s. 10) Buna göre âyetlerin büyük bir kısmı özel bir olaya, konuya, dolayısıyla belirli bir sebebe bağlı olarak inmeyip genellikle insanları muhtaç oldukları hususlarda bilgilendirmek, eğitmek,

aydınlatmak, yönlendirmek veya uyarmak maksadıyla vahyedilmiştir. Böylece aslında Kur’an’ın herhangi bir âyetinin sebepsiz ve hikmetsiz şekilde indiği düşünülemezse de esbâb-ı nüzûl tabiri özellikle belirli bir sebebe bağlı olarak inmiş bulunan âyetler için kullanılır.

Esbabı Nüzul (15 Cilt), Kuran Ayetlerinin İniş Sebepleri ve Tefsirleri, Hasan Tahsin Emiroğlu tarafından çevrilmiş ve yayınlanmıştır. Bu kitaba sadece ayet-i celilenin sebeb-i nüzûlleri yazılmakla kalınmamış, aynı zamanda surelerin ve ayetlerin tercüme ve tefsirleri de derç edilmiştir.

 

Davet ve Ders
Peygamberler ve Nebiler döneminde meydana gelen ya da yöre halkı içinde meydana gelen olayların anlatıldığı ders ve öğütlerdir.

 

Şifa Hadisleri
Ana teması tıb ve sağlıkla ilgili hadislerden seçmelerdir.

 

Tıbb-ul Nebevi
“Tıbb-ı Nebevî”, Kuran ayetleri ve Hz. Muhammed(sav)’in hadislerinden, yaşayışından ve yapılmasına izin verdiği hususlardan kaynaklanan tıbba dair tavsiye ve uygulamalara verilen addır. Bu bilgiler Kütüb-i Sitte olarak bilinen en önemli 6 hadis kitabının “Kitâbü’t-Tıp” başlıklı bölümlerinde yer almaktadır. Daha sonra bazı yazarlar sadece bu bölümlerde yer alan bilgileri bir araya toplayarak müstakil kitaplar hazırlamışlar ve Arapça yazdıkları bu eserlere “et-Tıbbu’n- Nebevî” ismini vermişlerdir. Bu eserlerden bilinen en eskisi Ebu’l-Kasım en-Nişâburî’nin eseridir. Ayrıca Dinâverî, Zehebî, Suyûtî, Ebu Nu‘aym el-İsfahanî’nin eserleri başta olmak üzere pek çok eser kaleme alınmış olmakla birlikte bunlardan en meşhuru İbnü’l-Kayyım el-Cevziyye’nin 14. asırda yazdığı eseridir. M. Hamidullah, Brockelmann (GAL) ve Kâtip Çelebi (Keşf’üz-Zünûn)’nin ondan fazla Arapça yazılmış Tıbb-ı

Nebevî kitabının mevcudiyetini haber verdiklerini (E. İhsanoğlu bu kitapları yirmiden fazla olarak listelemiştir), ayrıca bunlardan başka Farsça, Urduca ve Türkçe Tıbb-ı Nebevî kitaplarının da mevcut olduğunu belirtmiştir (1/15; 2/16; 3/5;7; 11/94; 14/34; 15/II-808).

 

Esma’ül Hüsna
ESMÂÜ’L-HÜSNÂ: Cenâb-ı Allah’ın güzel isimleri. Yasadığımız dünya, felekler, yıldızlar, ay ve güneş birer âlemdir. Bütün bu âlemler bir ahenk içindedirler. Bu, Allah’ın Rab sıfatının bir tecellisidir. Dünyadaki düzenin kaidelerini koyup, varlıkları bir ahenk içinde yaşatma da Rab sıfatının gereğidir. Doğmamız, büyümemiz, ölmemiz, insanlardaki yücelik, ahlâk, terbiye, kemal hep rubûbiyet sıfatının yansımasındandır.

Gözün görmesi, aklın ermesi, bütün iş ve hareketler, olma ve oluşma Rab sıfatının bir tecellisidir. Onsuz bir hareket ve düşünce yoktur.

Allah’ın gerek Kur’ân-ı Kerîm’de gerek hâdis-i şeriflerde gecen birçok güzel ismi vardır. Bu isimlerin anlamları Prof.Dr. Alaaddin Başar’ın açıklamaları ile bu kitapta izah edilmiştir

 

Esma’ül Hüsna ile Dua
Allah’ın güzel isimlerini açıklamanın yanı sıra, aynı zamanda Allah’ın güzel isimleri ile dua ve zikir örnekleri de verilir.

 

Peygamberler Tarihi
Bu eser Prof. Dr. İsmail Yiğit, Kayıhan Yayınları tarafından yayınlanmıştır. Bu titiz çalışmada, yaradılıştan bugüne, insanlık tarihinin en mükemmel ve en üstünleri olan, insanlığı sonsuz mutluluğa

ve yaradılış gayesine çağıran, tarihin en şerefli sayfalarına isimlerini yazdırmış peygamberler tanıtılmakta ve hayat hikayeleri verilmektedir.

Ferdî ve sosyal hayatta Allah Teâlâ’nın iradesi istikametinde hayat sürmenin mukaddes mücadelesini veren peygamberlerden her biri, küfür ehlinin düşmanlığıyla karşılaşmışlardı. İnkârcılar, her peygamberin karşısına dikilmişler, içine dalmış oldukları sapık inançlar ve ahlâksızlık adına onlara düşman kesilmişlerdi. Ancak peygamberler, kendilerine yapılan her türlü kötülüklere rağmen, Allah’ın kendilerine vermiş olduğu bu önemli görevi yerine getirmek için insanüstü gayret sarf etmişler, iman eden mü’minleriyle birlikte inançları uğrunda her türlü sıkıntıya katlanabileceklerini, gerektiğinde canları dâhil her şeylerini feda edebileceklerini göstermişlerdi.

 

Şemail-i Muhammedi
Peygamberimizin Şemaili, Damla Yayınevi, 3 Baskı, Prof. Dr. Ali Yardım tarafından yayınlanmıştır.

Hz. Muhammed (sav)’ın güzel vasıflarını tanımak, onu örnek almak her Müslüman için bir görevdir. Şemail kelimesi “şimal”den türemiştir. Bu kelime “karakter, huy, hal, hareket, davranış ve tavır” gibi anlamlar taşır. Şemail kelimesi ilk başlarda daha geniş anlamlar içerse de, zaman içinde özelleşmiş ve Peygamber Efendimiz (sav)’in nasıl bir yaşam sürdüğü ile ilgili detayları ve kişisel özelliklerini ifade eden bir terime dönüşmüştür.

 

Hatim Duası
 

Kelime İndeksi
Kur’an-ı Kerim içerisinde geçen belirli konuların hangi ayet ve surelerde olduğunu alfabetik sıralama içerisinde gösterir.

 

Renkli Tecvid Açıklaması
Bu Kur’an’a özel olarak renklendirilen tecvid kaideleri hakkında rehber.

 

Tecvid Öğreniyorum
Tüm Tecvid kaidelerinin anlatıldığı kaynak rehber.

Sosyal Medya Hesaplarımız:

 

TESLİMAT
 
Değerli okurlarımız tedarik usulüyle çalışmaktayız. Stoklarda bulunmayan eserler için tedarik süremiz en geç 3 iş günüdür.

Büyük oranda sipariş verdiğiniz gün saat 13:00 ve öncesi ise siparişiniz aynı gün kargoya verilir.Ve ertesi gün teslim edilir.

Eğer siparişinizi saat 13:00`den sonra verdiyseniz ürününüzün stoklarda olması durumunda ertesi gün kargolama yapılmaktadır.

El emeği ve kişiye özel eserlerde gönderim süresi değişebilmektedir. Siparişinizin yoğunluğuna ve sıraya göre 3-5 iş gününü bulabilmektedir. 

---

Yurt Dışında ki okurlarımızın dikkatine;

Yurt dışından yapılan alışverişlerde sitemizde ki yurt içi kargo ücretleri, teslim süre ve şartları geçerli değildir. Yurt dışı kargo ücretleri siparişinizden sonra ayrıca tahsil edilir.
Yurt dışına, özellikle Avrupa Ülkelerine vermiş olduğunuz siparişlerinizi anlaşmalı kargo firmalarımız ile, en kısa sürede ve en uygun fiyatlarla göndermekteyiz.Yurt dışı siparişlerde kargo bedeli müşteriye aittir. Bu bedeli dilerseniz western unionla dilerseniz kredi kartı yahut swift yoluyla ödeyebilirsiniz.

Yurt dışı siparişlerde kapıda ödeme yapılmamaktadır.

Siparişleriniz ORTALAMA 3-10 İŞ GÜNÜ İÇERİSİNDE tarafınıza teslim edilmektedir. Yurtdışına safran mürekkebi, çörek otu kapsülü gibi sıvı/gıda içerikli ürünler gönderilememektedir. Gümrük mevzuatı gereği bize geri dönmektedir.




 
Yükleniyor...