Kabir azabı var mıdır? Delili nedir?

Tarih: 28.03.2020 15:51
Kabir azabı var mıdır? Delili nedir?
Kabir azabı var mıdır? Delili nedir?

Kabir azabı var mıdır? Delili nedir?

Kabir azabından maksat; Allah Teâlâ’nın kullarına murat ettiği azaptır. İster kabre gömülmüş olsun, isterse de denizde boğulan, yakılıp kül olan, yırtıcı hayvanın yediği, büyük bir balığın yuttuğu gibi öldükten sonra gömülmemiş olsun, azabı varsa onu çekeceğinde bir kuşku yok-tur. Ehl-i Sünnet’e göre bu azabın mahalli beden ve ruh berabercedir. Yani azabı çekecek olan sadece ruh değildir. Aksine beden de azap çekecektir. Şöyle ki ruh tekrar cesede iade edilecek ve Allah Teâlâ’nın irade ettiği azabını cesetle birlikte görecektir. Bu azap ümmeti Muhammed’den olsun veya olmasın günahkâr Müslümanlar, kâfirler ve münafıkların hepsi için geçerlidir. Ancak bu azap, bazı günahkâr Müs-lümanlar, kâfirler ve münafıklar için daimi yani haşir gününe kadar devam edecektir. Günahı az Müslümanlar için ise aralıklı ve hafif olacaktır. Kıyamete kadar sürmeyecektir. Şöyle ki hayır duaları ve kesintisiz sadaka hükmünü alan bazı hayır hasenat gibi şeylerle azap durdurulacak veya hafifletilecektir. Kitaplarımızda, Kabir azabına dair birçok delil bulunmaktadır. Bazı modern kafalı okuryazarların kabir azabının olmadığını iddia ederken kullandıkları delil ve gerekçeler Mutezile mezhebinin ileri sürdüğü gerekçelerdir. Bunlara verilecek cevaplar Ehl-i Sünnet tarafından mutezileye verilen cevaplardır. Kemal b. Ebi Şerif (ö.906) el-Müsamere’sinde bu konudaki Hadîs-i Şeriflerin manen tevatür haddine ulaştığını söylemiştir.
Allah Teâla şöyle buyuruyor:
النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا
“(Öyle bir) ateş ki, onlar sabah akşam ona sunulurlar.”
عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا
عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ مَرَّ بِقَبْرَيْنِ يُعَذَّبَانِ فَقَالَ إِنَّهُمَا لَيُعَذَّبَانِ وَمَا يُعَذَّبَانِ فِي كَبِيرٍ أَمَّا أَحَدُهُمَا فَكَانَ لَا يَسْتَتِرُ مِنْ الْبَوْلِ وَأَمَّا الْآخَرُ فَكَانَ يَمْشِي بِالنَّمِيمَةِ
İbn Abbas (Allah onlardan razı olsun) Allah Resulünden rivayet etmiştir: peygamber, azap gören iki kabrin yanından geçerken şöyle buyurdu: her ikisi de azap görüyor. Fakat gördükleri bu azap büyük günah sebebiyle değil. Biri bevilden/idrardan sakınmazdı. Diğeri ise laf taşırdı.
عن عائشة رضي الله عنها : أن يهودية دخلت عليها فذكرت عذاب القبر فقالت لها أعاذك الله من عذاب القبر . فسألت عائشة رضي الله عنها عن عذاب القبر فقال ( نعم عذاب القبر حق ) . قالت عائشة رضي الله عنها فما رأيت رسول الله صلى الله عليه و سلم بعد صلى صلاة إلا تعوذ من عذاب القبر
Hz. Aişe (Allah ondan razı olsun), anlatıyor; Yahudi bir kadın, yanına girdi. Kabir azabından bahsederek: “Seni kabir azabından Allah korusun!” dedi.
Aişe (Allah ondan razı olsun) de Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’e kabir azabından sordu.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “Evet, kabir azabı haktır, buyurdu. Hz. Aişe (Allah ondan razı olsun) devamla şöyle der: “Bundan sonra Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’nü, akabinde kabir azabından Allah’a sığınmadığı bir namaz kıldığını görmedim.”
بَيْنَمَا النَّبِىُّ -صلى الله عليه وسلم- فِى حَائِطٍ لِبَني النَّجَّارِ عَلَى بَغْلَةٍ لَهُ وَنَحْنُ مَعَهُ إِذْ حَادَتْ بِهِ فَكَادَتْ تُلْقِيهِ وَإِذَا أَقْبُرٌ سِتَّةٌ أَوْ خَمْسَةٌ أَوْ أَرْبَعَةٌ فَقَالَ « مَنْ يَعْرِفُ أَصْحَابَ هَذِهِ الأَقْبُرِ ». فَقَالَ رَجُلٌ أَنَا. قَالَ « فَمَتَى مَاتَ هَؤُلاَءِ ». قَالَ مَاتُوا فِي الإِشْرَاكِ. فَقَالَ « إِنَّ هَذِهِ الأُمَّةَ تُبْتَلَى فِي قُبُورِهَا فَلَوْلاَ أَنْ لاَ تَدَافَنُوا لَدَعَوْتُ اللَّهَ أَنْ يُسْمِعَكُمْ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ الَّذِي أَسْمَعُ مِنْهُ ». ثُمَّ أَقْبَلَ عَلَيْنَا بِوَجْهِهِ فَقَالَ « تَعَوَّذُوا بِاللَّهِ مِنْ عَذَابِ النَّارِ ». قَالُوا نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْ عَذَابِ النَّارِ فَقَالَ « تَعَوَّذُوا بِاللَّهِ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ ». قَالُوا نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ. قَالَ « تَعَوَّذُوا بِاللَّهِ مِنَ الْفِتَنِ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ ». قَالُوا نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الْفِتَنِ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ قَالَ « تَعَوَّذُوا بِاللَّهِ مِنْ فِتْنَةِ الدَّجَّالِ ». قَالُوا نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْ فِتْنَةِ الدَّجَّالِ.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bizimle birlikte, Beni Neccar`a ait bir bahçede bulunduğu sırada bindiği katır aniden ürküp silkelendi, nerdeyse Efendimizi (sırtından yere) atacaktı. Bir de baktık karşımızda beş ya da altı kabir var.
Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Bu kabirlerde yatanları tanıyan var mı?” buyurdular. Bir adam: “Ben biliyorum!” deyince, (Aleyhissalatu vesselam): “Ne zaman öldüler?” dedi. Adam: “Şirk devrinde” deyince Aleyhissalatu vesselam: “Bu ümmet kabirde fitneye maruz kalacak. Eğer birbirinizi defnetmemenizden korkmasaydım şahsen işitmekte olduğum kabir azabını size de işittirmesi için Allah’a dua ederdim” buyurdular.
Sonra şunları söylediler: “kabir azabından Allah`a sığının!” Oradakiler: “kabir azabından Allah’a sığınırız!” dediler. Aleyhissalatu vesselam: “Cehennem azabından da Allah’a sığının!” dedi. “Cehennem azabından Allah’a sığınırız” dediler. “Fitnelerin açık ve kapalı olanından Allah’a sığının!” dedi. “Açık ve kapalı her çeşit fitneden Allah’a sığınırız!” dediler. “Deccal’ın fitnesinden Allah’a sığının!” buyurdu. “Deccal’ın fitnesinden Allah’a sığınırız!” dediler.
عَنْ عَلِيٍّ كَرَّمَ اللَّهُ وَجْهَهُ ، قَالَ : « كُنَّا نَشُكُّ فِى عَذَابِ الْقَبْرِ ، حَتَّى نَزَلَتْ : أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرُ كَلاَّ سَوْفَ تَعْلَمُونَ ثُمَّ كَلاَّ سَوْفَ تَعْلَمُونَ »
Hz. Ali (Allah ondan razı olsun)’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Şu ayet ininceye kadar kabir azabının varlığından şüphe ediyorduk. Çoklukla övünmek sizi, kabirlere varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı. Hayır; ileride bileceksiniz! Hayır, Hayır! İleride bileceksiniz!(et-Tekâsür/1–4)
İmam et-Tahâvî (ö.321) bu rivayeti yaptıktan sonra şöyle der: Bu hadis kabir azabını ispat eder. Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kabir azabından Allah’a sığındığına dair rivayet edilen hadisler mütevatir derecesine ulaşmıştır.
Görüldüğü gibi, kabir azabının hak olduğunu inkâr etmek, mütevatir derecesine ulaşmış bir çok Hadîs-i Şerif’i inkar etmek anlamında olacaktır. Bu şekilde manen mütevatir olan bir konuyu inkâr etmek Âlimlerin bazılarına göre küfrü gerektiren bir durumdur. Şu halde bazılarının sırf akılla aynen mutezile tarzından hareket ederek bu konuda açık ayet yoktur deyip Hadîs-i Şerifleri görmezden gelmelerinin ilim ve diyanetle ne alakası olabilir?
Ya Rabb! Bunların şerrinden ve kabir azabından sana sığınırız.

Yükleniyor...